30 Mart 2011 Çarşamba

Sinema ve Aşk

Genç kadın ve genç adam ilk buluşmalarında -çoğunlukla olduğu gibi- başbaşa yemek yiyip sinemaya gitmişlerdi. Sinemadan sonra el ele tutuşup ağaçlıklı yollarda uzun bir yürüyüş yaptılar. Filmler her zaman iyi olmasa da sinemanın başlı başına bir sevgi olduğundan söz ettiler. Örneğin bugün izledikleri film pek öyle ahım şahım bir şey değildi ama, gene de memnundular. Bu konuda söze başlarken adamın niyeti bu değildi gerçi, ama konuşmanın bir yerinde şairane bir yürekle söyledikleri genç kadın için ciddi bir uyarı yerine geçti.

"Sinema neden aşk haline gelir biliyor musun?" dedi adam, "Çünkü o da tıpkı aşk gibi, insan gözünün bir aldanışı üzerine kurulmuştur. Hayal olduğunu bildiğin perdeye inanırsın bütün kalbinle... İnsan öncelikle bir aldanışa aşık olur, sonra o aldanıştan bir hakikat yapmaya çalışır hayatına... Bazı filmler çabuk biter."

Bir kitapta okuduğunda güzel, anlamlı bulabileceği hatta altını çizmek isteyeceği bu sözler, yeni başlamakta olan bu ilişkinin yürümeyeceğini-pek erken yahut tam vaktinde-söylemişti genç kadına. Bu kadar farkında olanın aldanmsı uzun sürmezdi. Film çabuk biter, ışılar erken yanardı.

Murathan Mungan, Kibrit Çöpleri

1 Mart 2011 Salı

ŞİŞMAN GÜZELDİR ARKADAŞLAR !

“Zayıf kadın güzeldir, sıfır beden en güzelidir” mitinin, yiyip yiyip de kilo alamayanlar tarafından ortaya atıldığını düşünüyorum. Bir deli kuyuya taş atmış, 40 deli çıkaramamış hesabı. Benim vardı öyle bir arkadaşım. Kilo almak için ne yiyeceğini, ne yapacağını şaşırmıştı. Bu tür şahıslardan biri “Allah’ım bana kilo aldıramıyorsan, tanıdığım tüm kadınları zayıflat” diye dua etmiş, Tanrı da bu duayı kabul etmiş olmalı ki, şimdilerde herkeste –özellikle de kadın cinsinde- bir zayıflama, sıfır beden olma telaşı. Kilo verebilmek için diyetlerden diyet beğeniyor, spor salonlarındaki koşu bantlarında hampster misali koşup duruyoruz.

Oysa ki, Kolombiya’lı ünlü ressam Botero ne demiş ?
“Şişman güzeldir. Çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler. Bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum.”

Botero ile 2010 yazında İstanbul’da tanıştım. Haziran ayında iş için İstanbul’a gitmiştim. İş bitince, planımız Pazar günü Heybeliada’ya gitmekti. Yaz günü gök delinmişçesine yağmur yağınca, bizim de Ada planı yattı. İstanbul’da yaşayan arkadaşım ise beni evde oturtmamaya and içmişti. O dedi, “Pera Müzesi’nde Botero Sergisi var” diye. Koştura koştura gittik. İyi ki de gitmişiz. Yağmurlu havaya inat neşeli, rengarenk bir gün geçirdik.

"Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun" diyen bir hava durumu sunucusu vardı bir zamanlar. Ben de diyorum ki, "Kilonuz kaç olursa olsun, sizin havanız iyi, sağlığınız yerinde, neşeniz bol olsun."

Fernando Botero'nun, internetten bulduğum resimleriyle başbaşa bırakıyorum sizleri.