25 Kasım 2014 Salı

Çılgın Kalabalıktan Uzakta

Başlık, henüz okumadığım, bir zamanların fenomen filmi "Issız Adam" sayesinde tanıştığım, Thomas Hardy'nin romanından aşırma, evet. Kitabı okumadım ama başlık, güzel. Başlık, etkili. Benim konuma da uygun. Kullanmasaydım da napsaydım ?

Neyse, sadede geleyim. Demek istediğim, deniz tatiline Temmuz'da, Ağustos'ta gitmeyin. Cayır cayır yanmak, nemden buhar olup uçtuğunu sanmak bir eziyetse, çoluklu çocuklu, analı babalı kalabalıkların arasında  yüzmek, yürümek, yemek yemek başka bir eziyet.

7 Kasım 2014 Cuma

Hitit Ülkesinde Bir Gün ve Yelda'ya Nanik'li Yazı =D

Kurban Bayramı'nda Ankara'da kaldık diye, yakın çevremizi de mi gezmeseydik yani ? Bayramın son günü müydü, sondan bir önceki günü müydü, Sertaç topladı bizi. Bizi dediğim Yelda ve beni. İstikametimizi, Hitit'lerin başkenti Hattuşa olarak belirlemiştik. Yolculuğumuz çok sürmedi. 1.5-2 saat sonra Hattuşa'daydık. 

10 Ekim 2014 Cuma

Çadır Kampı Olleeeeyyy !

Gezmeye alışmış bünye, Eylül ayının tamamını Ankara'da geçirmeye kalkarsa ne olur ? Arızaya bağlar. İyi ki KHBAG var da, bir hafta sonu sabah erkenden düşüp yollara, Sülüklügöl'e geldik çadırlarımızla beraber.


24 Eylül 2014 Çarşamba

TURİST GİTTİM KARADENİZLİ DÖNDÜM -II-


Artvin'e veda edip, Rize'ye doğru yola koyulduk. Yolda, Osman'ın dedesini ziyaret etmek için kısa bir mola verdik. Osman'ın dedesi, belgeselde oynamış, yöre türküleri söylemiş, TV'a çıkmış meşhur bir kişi. Bizi de kırmıyor ve güzel sesiyle, güler yüzüyle türkü söylüyor. 


19 Eylül 2014 Cuma

TURİST GİTTİM KARADENİZLİ DÖNDÜM -I-



Cennet vatanımın görmek isteyip de göremediğim yerlerinden biri de Doğu Karadeniz idi. KHBAG'ımızın güzeller güzeli üyesi Esra ise bir Karadeniz aşığı. Sadece Esra mı ! Ekibin çoğunluğu Karadeniz'i karış karış gezmiş, aşık olmuş, her sene bir kere mutlaka gidermiş meğersem. Bu kadar çok Karadeniz aşığı barındıran bir grubun bu bölgeye gezi düzenlememesi eşyanın tabiatına aykırı olurdu zaten. Öyle olunca, sonbahardan başlamıştık ufak ufak "Yazın mutlaka Doğu Karadeniz'e, yaylalara gidelim" demeye. Derken Esra ön ayak oldu, bölgeye turlar düzenleyen, bildiği bir firmayla konuştu. Program yapıldı. Biletler alındı. Seyahat edeceğimiz günün gelmesini iple çekerken, Patron demişti ki, “Turist gideceksiniz, Karadenizli olarak döneceksiniz.” Dediği çıktı. Karadeniz’den döneli bir aydan fazla oldu ama gözlerimizde hala yayla görüntüleri, kulaklarımızda Karadeniz ezgileri var. 

Foto:Ayşe Keskalan

25 Temmuz 2014 Cuma

AKSİYON DA BİR YERE KADAR....



KHBAG'ın 5'lik Simit Kampı

Meğer, Isparta’da Dedegöl diye bir yer varmış. Meğer, orada da Dedegül diye yaklaşık 2 bin 900 metre yükseklikte bir dağ varmış. Meğer, her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında, Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Sporları Derneği tarafından Dağcılık Şenliği düzenlenirmiş. Baktık, tüm trekking-dağcılık-doğa sporları kuruluşları sırayla Dedegül Zirvesi etkinliği düzenliyor, “e biz niye gitmiyoruz?” dedik. Ha deyince organize olamadık bu sefer o yüzden şenliği kaçırdık. Sonra niyetlendiğimizde “şiddetli yağış ve fırtına” uyarısı yapıldı. Bir aydan fazla bir süre Dedegül etkinliğimiz ertelendi. En sonunda, 4-5-6 Temmuz tarihlerinde kampımızı gerçekleştirdik.

 

6 Haziran 2014 Cuma

Bi Küçük Bozcaada Gezisi



 

Mevsimlerden kış, günlerden cumartesiydi. Sinemada hangi filme gitsek diye bakınırken, “Bi Küçük Eylül Meselesi”ne gidelim dedik. Adanın görüntülerinden o kadar etkilenmiştik ki, film arasında Sertaç hemen bir Bozcaada etkinliği açtı facebook’taki grubumuzda. Tarih belirsizdi. 23 Nisan’lar, 1 Mayıs’lar doluydu. “Bozcaada yalan olacak galiba” diye bir serzeniş geldi bir KHBAG’lıdan. Serzeniş bizi harekete geçirdi ve Bozcaada için 19 Mayıs tarihi belirlendi. Nihan daha önce gitmişti, kalacak yerimizi o ayarladı. Ulaşım işine de Volkan el attı. Bir transporter kiraladık. Çarşamba akşamı düştük yola.

13 Mayıs 2014 Salı

Orada bir GAP var.. Uzakta..

Şeytanın bacağını nihayet kırdım. AFSAD'ın GAP turundaydım. İki gün izin alıp 23 Nisan'la birleştirince, nurtopu gibi 5 günümüz oldu. İlk durağımız Halfeti. Baraj nedeniyle sular altında kalacak olan yer burası. Doğa, tarih, kültür, insanların yaşam alanları, evleri hepsi suya gömülecek. Yazık. 


12 Mayıs 2014 Pazartesi

AYŞE TATİLE ÇIKTI

Bir KHBAG Gezisi. Bir Kıbrıs Yazısı

Uçak bileti promosyonlarından sorumlu arkadaşımız Hamuki, taaaaaa 2013’ün Eylül ayında, 2014’ün 1 Mayıs’ı için Kıbrıs bileti aldırdı bize, ucuz diye. Başladık Mayıs ayını beklemeye. Vakit yaklaştıkça, ufak ufak organizasyonlara başladık. Konaklama, araba kiralama, gezilecek yerler listesi.

Derken, Lefkoşa’daydık. Havaalanında, kiraladığımız aracı bulduk. Volkan direksiyona geçti, Murat co-pilot olarak yanına oturdu. Araçta 7 kişi + Yusuf Yusuf olarak oturuyoruz. Yusuf niye sizinle diye soruyorsanız, e malum. Kıbrıs’ta trafik sağdan akıyor ve direksiyon sağda. Gelmeden önce de, Kıbrıs’ı iyi bilen bir arkadaşımız tarafından sıkı sıkı tembihlenmişiz: “Aman ha şoförlü araç kiralayın. Şaşırırsınız, paniğe kapılırsınız kaza yaparsınız” diye. Endişelerimizin yersiz olduğunu, Ortadoğu, Balkanlar ve yavru vatan Kıprıs’ın bıçkın sürücüsü Volkan kanıtlıyor. Murat’ın başarılı co-pilotluğunun da etkisiyle sağdan akan trafiğe çabucak alışıyoruz. 

Lefkoşa merkeze nasıl gideceğiz diye yoldan geçen bir amcaya soruyoruz. O da tarif ediyor. Gel gör ki hiçbirimiz tek kelime anlamıyoruz. Lokal Kıprıs’lı amcamıza, anlamış gibi yapıp “eyvallah teşekkür ederiz” deyip olay mahallinden uzaklaşıyoruz. Amcanın söylediklerinden sadece “round” kalmış hepimiz aklında. Kıprıslılar, trafikte bizim “göbek” olarak tarif ettiğimiz şeye “round” ya da “çember” diyorlar. Çemberleri sevdik çünkü geçiş üstünlüğü çemberden gelenlerde =D

10 Mart 2014 Pazartesi

Balık Sezonu Açılmış Dediler...

Aykut olan Volkan da dürtmese, benim blog mlog yazacağım yok. Arkadaşım madem tembelsin, üşengeçsin niye blog açıyosun kendine, di mi ?

Neyse.

Balık sezonu açılınca, bizim ekip dedi ki "Amasra'ya gidip balık yiyelim". Zaten biri bişey önerince, o önerinin reddedilmesi olasılığı yok. Hemen program yapılıyor. O programa katılamayacak olanlar da ! akabinde ! kendi alternatif programlarını yapıveriyorlar.

Bu sefer organizasyon görevini bağa virdiler.
"Hep hazıra konuyon, organizasyonu başkaları yapıyo, sen sadece katılıyon. Yok öyle beleş gezme" didiler. Ben de "Aman, istediğiniz organizasyon olsun. Alasını yaparım ülen" didim. Netekim de yaptım. Hıh.

Özgür, Çakraz'da konaklamamızı önerdi. Bir de apart otel önerdi. Oteli aradım, rezervasyonumuzu yaptırdım. Rezervasyonu alan da, adaşım çıkmasın mı ! Biz daha telefonda, birbirimizi görmeden etmeden, bir kaynaş, bir samimi ol.

Düşünüyorum da, organizasyon namına bir tek otel rezervasyonu yaptırmışım la ben =D
Güzel bir 14 Eylül sabahı iki araba olaraktan yollara düştük.

Fekat arkadaş bir yol bu kadar mı güzel olur yaaaa ! Ankara'dan çıktıktan sonra seyrine doyum olmayan güzelim yollardan geçtik. Bu güzellikler "Önemli olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir" özlü sözünü çağrıştırdı.



16 Şubat 2014 Pazar

SARIKAMIŞ ALLAHUEKBER DAĞI ŞEHİTLİĞİ

Allahuekber Dağları'nda 15 Aralık 1914-5 Ocak 1915 tarihleri arasında gerçekleşen trajik savaşın acı bilançosu, çoğu kurşun atamadan, soğuğa yenik düşerek ölen 90 bine yakın Türk askeriydi. Biz sadece "Allahuekber Dağı Şehitliği"ni gezebildik ancak, Allahuekber Dağları'nın sırtlarından köy ve ilçe merkezlerine kadar geniş bir bölgeye yayılan şehitliklerin bir kısmı anıt, diğerleri ise mezar formundaymış. Yöredeki diğer şehitlikler şunlarmış: Allahuekber Dağı Meçhul Asker, Batı Kışla, Yukarı Sarıkamış, Millet Bahçesi Meçhul Asker, Makineli Tüfek, Dikenli Tabya, Turnagöl, Ağababa, Yayıklı Köyü Kırklar, Divik Yayla, Tekçam, Soğanlı Dağı, Hamamlı, Mescitli, Yağbasan, Bardız ve Çakırbaba Şehitlikleri.































15 Şubat 2014 Cumartesi

Kar Tanelerinin Kristal Olup Düştüğü Yer

Sarıkamış

Kayakla ilgim olmadığı için Kars'a gitmeyi hep çok istesem de, Sarıkamış aklımın ucundan geçmezdi. Ta ki, Katerina'nın Av Köşkü'ne evsahipliği yaptığını öğreninceye kadar. Köşk'ü görmek istiyordum. Sarıkamış'la ilgili incelemelerimde, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda, 40 yıl Rus işgali altında kalan Sarıkamış'ın, Rus ordusu tarafından kışla ve garnizon olarak kullanılan, Rus mimarisinin özelliklerini yansıtan binalara dolu olduğunu öğrendim. Savaştan hoşlanmadığım için, "askeri binalardan banane" havası içindeydim. 

Derken, yolumuz Kars'a ve Sarıkamış'a düştü. Katerina'nın daha doğrusu Çar'ın Köşkü'nü gezdikten sonra, minibüsümüzle Kayak Merkezi'ne giderken, ilçenin içinde gördüğümüz binalar, binaların mimarisi, planları, yerleşimleri beni benden aldı. Sarıkamış programımız Köşk ve Kayak Merkezi'nden oluştuğu için, ilçenin merkezini gezememiştik ama, bu demek oluyordu ki, Sarıkamış'a bir kez de bunun için gelinecekti. 

Foto: Ayşe Keskalan

Katerina'nın Av Köşkü

wikipedia bilgilerine göre, 1896 yılında yapılmış. yekpare ağaçtan,birbirine geçme yöntemiyle, çivi kullanılmadan. halk arasında Katerina'nın Köşkü olarak bilinen bu köşkü 2. Çar Nikola, hasta oğlu Aleksi için bir rehabilitasyon merkezi olarak yaptırmış. 


Foto: Ayşe Keskalan