10 Mart 2014 Pazartesi

Balık Sezonu Açılmış Dediler...

Aykut olan Volkan da dürtmese, benim blog mlog yazacağım yok. Arkadaşım madem tembelsin, üşengeçsin niye blog açıyosun kendine, di mi ?

Neyse.

Balık sezonu açılınca, bizim ekip dedi ki "Amasra'ya gidip balık yiyelim". Zaten biri bişey önerince, o önerinin reddedilmesi olasılığı yok. Hemen program yapılıyor. O programa katılamayacak olanlar da ! akabinde ! kendi alternatif programlarını yapıveriyorlar.

Bu sefer organizasyon görevini bağa virdiler.
"Hep hazıra konuyon, organizasyonu başkaları yapıyo, sen sadece katılıyon. Yok öyle beleş gezme" didiler. Ben de "Aman, istediğiniz organizasyon olsun. Alasını yaparım ülen" didim. Netekim de yaptım. Hıh.

Özgür, Çakraz'da konaklamamızı önerdi. Bir de apart otel önerdi. Oteli aradım, rezervasyonumuzu yaptırdım. Rezervasyonu alan da, adaşım çıkmasın mı ! Biz daha telefonda, birbirimizi görmeden etmeden, bir kaynaş, bir samimi ol.

Düşünüyorum da, organizasyon namına bir tek otel rezervasyonu yaptırmışım la ben =D
Güzel bir 14 Eylül sabahı iki araba olaraktan yollara düştük.

Fekat arkadaş bir yol bu kadar mı güzel olur yaaaa ! Ankara'dan çıktıktan sonra seyrine doyum olmayan güzelim yollardan geçtik. Bu güzellikler "Önemli olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir" özlü sözünü çağrıştırdı.




Neyse efenim. Döne dolaşa, ine çıka yolu bititrdik. Çakraz'a geldik. Otelimize yerleştik.
Akabinde ! kendimizi yine yollara vurduk. İlk hedefimiz, Gideros Koyu idi. Gideros'a vardığımızda öğlen olmuştu. Gİderos'ta bizi sinemasal bir atmosfer karşıladı. Hava bulutlu ve kapalıydı. Hatta yolda yağmur atıştırdığı da oldu. Ramazan Bayramı'nda bir fotoğraf grubuyla gelmiştim Gideros'a. O zaman mevsim yaz olduğu için çok kalabalıktı. Ama bu sefer, çılgın kalabalıktan uzaktaydık. Bu tenha, kapalı, yağmurlu, ıssız, terkedilmişi depresif halini niyeyse daha çok sevdim. Ben ki, güneş seven bir insanım. Bazen ben de kendime şaşıyorum, ve tanıyamıyorum.

Neyse. Fotoğraf çektikten sonra, öğle yemeğini burada yemeğe karar verdik. Akşam da balık yiyecektik ama olsundu, fazla balıktan bünyeye zarar değil, yarar gelirdi. Havanın sisine, pusuna, ortamın depresifliğine inat gülüş çığrış balıklarımızı yedik. Tam gidecekken tekrar yağmur başlamasın mı ? Arabalara gidene kadar ıslanırız diye bize kıyamayan tesis sahibi amca, yağmurdan korunmamız için bize şemsiye verdi =D



Güleryüzlü, gönlü zengin amcamızla Gideros'u geride bıraktık, Kurucaşile'ye doğru yola koyulduk. Orada da bizi yağmur karşıladı. Şöyle bir gezindikten sonra sığınacak bir saçak altı bulup, kahve içtik. Türk kahvesi içilir de fala bakılmaz mı ! Bakılır. Falı bakılanın fincanı elden ele dolaşarak, herkes gördüğünü söyleyerek, kolektif bir şekilde fallara baktık. Sonrasında, rotamız Amasra merkezdi.

Akşam yemeği öncesi biraz dolaştık. Günbatımında fotoğraflar çektik. Renkli merdivenleri çok sevdik. Orada da fotoğraflar çektik, çektirdik.

Foto:Özgür Salcan

Gece fotoğraflarımızı da çektiken sonra,

Yemeğe oturduk. Rakının olmazsa olmaz mezesi sohbet eşliğinde keyifli bir akşam geçirdik. Sinan yine bir özlü söz yumurtladı: "Rakı içilir, balık yenir, güzel sevilir" dedi. Bunun üzerine kimse bir şey diyemedi.


Yemekten sonra otelimize döndük. Balkonda muhabbete devam edelim dedik ama hepimiz yol yorgunuyduk. Kısa süre sonra çil yavrusu gibi dağıldık.

Ertesi günü otelimizin plajında geçirdik. Önce, Özgür'ün rehberliğinde kayalıklara tırmandık. Sonra yüzdük. Dalgalarla oynadık uzun uzun. Sonra, çıkıp güneş altında bira-kahve keyfi yaptık. Ve fekat, Karadeniz havası tabi, ne olacağı belli olmuyor ki, sen hava bir boz aniden. Kara kara bulutlar, koca koca dalgalar, yağmurlar filan. Dedik ki, yola koyulma vakti geldi.

Yolda Bartın'a uğradık. Yemek yedik. Yemek yiyeceğimiz yeri ararken, termik santral istemeyen Bartın'lılara rastladık. İmza topluyorlardı. Biz de attık imzamaızı. Sonradan da öğrendik ki, termik santral kararından geri adım atılmış.




Böylelikle bir haftasonu kaçamağının daha sonuna gelmiştik.

Gökten üç elma düşmüş: Üçü de benim başıma düşmüş. Hehehe.... =D

---------------------------------
NOT: Bu yazıyı da yazıp, taslaklarda unutmuşum, iyi mi ! Gezinin üzerinden mevsimler geçti, aylar geçti, yıl geçti. Neyse ne yapalım. Silmeye de kıyamadım. Eski de olsa okuyunuz efenim. =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder