25 Kasım 2014 Salı

Çılgın Kalabalıktan Uzakta

Başlık, henüz okumadığım, bir zamanların fenomen filmi "Issız Adam" sayesinde tanıştığım, Thomas Hardy'nin romanından aşırma, evet. Kitabı okumadım ama başlık, güzel. Başlık, etkili. Benim konuma da uygun. Kullanmasaydım da napsaydım ?

Neyse, sadede geleyim. Demek istediğim, deniz tatiline Temmuz'da, Ağustos'ta gitmeyin. Cayır cayır yanmak, nemden buhar olup uçtuğunu sanmak bir eziyetse, çoluklu çocuklu, analı babalı kalabalıkların arasında  yüzmek, yürümek, yemek yemek başka bir eziyet.


11-19 Ekim arası, ailecek Çıralı'ya gittik. Aile dediğim; annem, babam ve ben. Gayet çekirdek yani. Etenna Bungalows diye bir otelde kaldık. Hayatımın geri kalan kısmını bu otelde geçirebilirim. Her sabah kahvaltıdan önce bir saat otele ait bisikletlerden biriyle tur attım. 

 
Sarı Kız'ım. =)
Kahvaltıdan sonra deniz.

 

Öğleden sonra genelde yağmur yağdı. Sahil boyu yürüyüş yaparken yağmura yakalandık. Yağmurda ıslanmak da harikaydı. Annem ve babam şikayet eder diye bekledim ama onlar da hallerinden memnunlardı. Yağmura yakalanmadığımız günlerde de bungalovumuzda çay içip kitap, gazete okuduk. 

 


Okumaktan yorulan gözlerimizi bahçenin yemyeşil çimlerine, rengarenk çiçeklerine, ağaçlarına, ortalıkta dolaşan tavuklara, civcivlere bakarak dinlendirdik. Otel güzel. Konumu güzel. Denizin dibinde diyebilirim. Çıralı'da denize bu kadar yakın tesis neredeyse yok gibi. Bu bir avantaj. Bungalowlarınızı her gün temizlemiyorlar. Siz istedikçe temizliğe geliyorlar. Havlular her gün yıkanmıyor. Ki, benim için bu da bir avantaj. Su çok değerli ve giderek azalan bir kaynak. Sudan tasarruf etmek adına beğendiğim bir uygulama. Bungalowlara zaten bayıldım. Gönül ister ki, apartman dairesinde değil de, böyle tek katlı, yemyeşil bir bahçeye açılan verandası olan bir evde yaşasın. Neyse otel diyordum. Yemekleri de güzel. Ama konaklamaya sadece kahvaltı dahil. Konaklama ücreti de öyle böyle değil, Çıralı standartlarına göre pahalı. Bu fiyata akşam yemeği de dahil olmalı diyorum.

 


Tekne turuna çıktığımız bir gün, bir mağaranın önünde durduk. Yüzerek mağaranın içine girdik ve başka bir noktasından geri çıktık. İçeride, güneş ışıklarının oluşturduğu renkler, renk oyunları harikaydı. O günün benim için en unutulmaz anı, o mağaraydı. Diğer koylardan birinde de, telaşsızca, sakin sakin bir oraya bir buraya yüzen bir caretta gördük. Aslında o koy eskiden caretta cennetiymiş ama hızla seyreden motorlardan, jet skilerden dolayı nüfusları azalmış.

 

Biraz daha Çıralı fotoğrafı. Sonra hooooop Kaş'tayız =)




Otelde akşam yemeğini plajda veriyorlardı. Tabi bu güzelliği düşük sezonda, müşteri az iken yapıyorlarmış.

sahilde tai-chi
Kaş'tayız !

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için tek doğru adres, Kaş'tır. Geçen yıl KHBAG ile kutlamaları izlemek için Kaş'a gittiğimizde, o kadar güzel zaman geçirmiştik ki beraber, seneye tekrar gelme sözü vermiştik kendimize. Hem bu sefer genç KHBAG'lılar Arya ve Defne'yi de getirecektik. Dediğimiz gibi de yaptık. Erken gelip erken dönenler, erken gelip geç dönenler, geç gelip erken dönenler şeklinde türlü varyasyonlarla KHBAG bir Cumhuriyet Bayramı'nda daha Kaş'ta idi.

Erken gelenler olarak önce Simena'ya gittik. 


Üç gece orada kaldıktan sonra, Kaş Camping'e geçtik. 

Yemek dönüşü şezlongumda davetsiz bir misafir vardı. =)
Kaş Camping'e geçtiğimizde yaptığımız ilk iş, akşam yemeği için Osman Kaptan'ı aramak oldu. Geçen sene Osman Kaptan'ın, Selin 3 isimli teknesi ile tekne turuna çıkmıştık. Öğle yemeği için bize o kadar lezzetli yemekler yapmıştı ki, tadı damağımızda kalmıştı. Osman Kaptan, akşam yemeğini de teknede yememizi önermişti. "Fazla uzaklaşmadan denize de açılırız ay ışığında" demişti. O akşam için önceden başka plan yaptığımızdan öneriyi kabul edememiştik ama aklımızın bir köşesine yazmıştık. "Seneye gittiğimizde mutlaka bir akşam yemeğini teknede yiyelim" demiştik. Özlem aradı, rezervasyon yaptırdı. O akşam, birbirinden lezzetli yemekler, harika müzikler, sohbet, muhabbet, kahkahalar eşliğinde denize açılıp,  unutulmaz bir gece geçirdik.

Ertesi gün, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için, meydandaki restoranlardan biri olan Ratatouille'deki yerimizi aldık. Orayı da geçen yıl tesadüfen keşfetmiştik. Kutlamaları izlemek için meydana doğru yürürken, bir yandan da "aç karnımızı nerede nasıl doyursak" diye düşünürken, Ratatouille'un balkonu çarptı gözümüze. Meydan kalabalıktı. Kahvaltı için bir yere otursak, kutlamaları izleyemeyecektik. Kutlamaların bitmesini beklesek, açlıktan zafiyet geçirecektik ki KHABG takipçileri bilir, yemek bizim önceliğimizdir, olmazsa olmazımızdır. Seyahat mottomuz, "ne gerekiyorsa yenecek, ne gerekiyorsa içilecek"tir. Bu Ratatouille'un balkonu ne güzeldi, meydana hakimdi. Kutlamalar oradan ne de güzel izlenirdi. Acaba kahvaltı verirler miydi ? Gidip bir soralımdı. Şansımızı deneyelimdi. Gittik sorduk. Kahvaltı servisleri yokmuş normalde. Ama KHBAG cazibesi diye de birşey var tabi ! "Sizin için birşeyler hazırlamaya çalışırız" dediler. Bize öyle bir masa donattılar ki, devlet protokolüne beş basan bir ortamda hem kahvaltımızı yaptık hem töreni izledik. 

Geçen seneden
Bu yıl da aynısını yapalım dedik. Bir gece önce restorana gittik. "Biliyoruz kahvaltı vermiyorsunuz ama biz geçen sene gelmiştik, hani..........bıt bıt dıt dıt" diye kendimizi hatırlatınca, sağolsunlar bizi kırmadılar. Geçen senekini aratmayan bir kahvaltı masasında, yine kutlamaları VIP balkonumuzdan izledik. Törenleri, bir müzik öğretmeni Seyhun Özkul düzenliyormuş her yıl. Geçen sene tören bittiğinde kendisini kutlamak istedik fakat kalabalığa karıştığından bunu yapamadık. Onun yerine karşımıza kaymakam çıktı. Biz de kaymakamı kutladık :D Ama bu yıl Seyhun Öğretmeni göz hapsine almıştık. Kaybolmasına izin vermeyecektik. Netekim vermedik de. Gittik, tebrik ettik. Törenleri çok beğendiğimizi belirtip, aynı coşkunun hep sürmesini tembih ettik =P 
Foto: Esra Taner

Geleneksel Cumhuriyet Bayramı pozumuz =)
Foto: Özlem Talas
Akşamki kutlamalar, Ermenek'teki maden faciasından dolayı yapılmadı. Meydana masalar çıkmadı. Ama ilerleyen saatlerde halk kendiliğinden davullu, zurnalı kutlamasını yaptı. 


Ertesi gün bağzı arkadaşlarımız ayrıldı. Kalanlarla yarımadayı keşfe çıktık. Kendimize villa beğendik. Parasıyla alamayacağımızdan, villayı ele geçirmeye yönelik başka bağzı planlar yaptık. Planlarımız tutarsa seneye Kaş'ta, yarımadada mülkümüz olacak ısısısıısıssss :D

Yarımadada sabahları yürüdüğüm yol

Yarımada. Sabah yürüyüşü manzaram

Yarımadadan sonra Kaputaş Plajı'na gittik. Gözlemeli, ayranlı, çaylı, şimdilik derme çatma da olsa kafemsi bir tesis kondurulmuş. Keşke kondurulmasaymış. Plaj şemsiyeleri de dikilmiş. Keşke dikilmeseymiş. Bazı yerler de olduğu gibi kalsa. Her bir karış yere insanı çağrıştıran, insanı çağıran şeyler yapılmasa. Kaputaş yemeksiz, içeceksiz, şemsiyesiz daha güzeldi. Seneye kimbilir neler neler görürüz orada artık :( 



Neşeli Ayaklar =D
Karnımız acıkınca, Kaputaş'tan ayrılalım dedik. Fakat ne yeseydik acaba ? Aklımıza ilk Kaş meydandaki Çınarlar Pide& Pizza geldi. Fakat sonra bir arkadaşımızdan dahiyane bir öneri gelmesin mi ? "Neden Demre'ye gidip mavi yengeç yemiyoruz" dedi. Biz de "neden yemeyelim ki" dedik ve koyulduk yola. Yolda, sağımızda bize eşlik eden denize mi baksak, yoksa yol boyunca gözden kaybolmayan kocamaaaaaaaan gökkuşağını mı izlesek bilemedik. Gökkuşağı harikaydı yaaa. O kadar gerçek dışı gibiydi ki, fotoğrafını çekmeyi bile akıl edemedik. Sanki sipariş vermişiz gibi, arabadan inene kadar bizimleydi. Neyse, Demre'ye gelince swarm'dan araştırdık, en iyi yorumlar Demre çıkışındaki Kaya Restoran için yapılmıştı. Aradık. Bulduk. Siparişlerimizi verdik. Allah'tan sadece mavi yengeç söylememişiz. Patates kızartması ve salata olmasaydı, birbirimizi yiyebilirdik. Mavi Yengeç Mavi Yengeç dedikleri şeyi yemek ne kadar zahmetliymiş arkadaş. Hayvanın kolunu bacağını kırıyorsun, tokmak gibi bir aletle. Kabuklarından arındır, ete ulaş. Ulaşıyorsun ete ulaşmasına da, o kadar zahmete değmiyor. Küçük parmağımın tırnağı kadar et çıkıyor. Onu da yedin mi yemedin mi anlamıyorsun. Bir daha yer misin diye sorun ! Sordunuz mu ? Vallahi yemem, billahi yemem. Hayatta bir kere yapılacak işlerden biri bu. Amma, gün batımına eşlik eden biralarımız yengeç yerkenki yorgunluğumuzu aldı götürdü. Ve patates kızartması. Mmmmm.. Mavi Yengeç'e değil ama patates kızartmasına giderim. Annelerimizin evde kızarttığı gibiydi aynı. Hey gidi hey.
Foto: M. Murat Süklün

Foto: M. Murat Süklün
Foto: M. Murat Süklün

Ertesi günümüzü de kah denize girerek, kah yiyip içerek geçirdik.


Sonraki gün, bizim için de kaçınılmaz son gelmişti. Kaş'a veda ettik.


Dönüşte 4 mevsimi bir arada yaşadık desem yalan olmaz. Sis, deniz bulutu bir ara kendimizi Karadeniz'de hissettirdi. Sonra güneş açtı, tekrar yaz geldi =)
Bakınız. Resmen bulut denizi. Aynı Gito'daki gibi.

Bakınız güneş açmış. Koyun kardeşlerimiz de bizi uğurlamaya çıkmışlar. =)
Burdur'da yol üzerinde ceviz ezmesi almak için durduk.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder