28 Temmuz 2015 Salı

ANDER KALSIN YEŞİL YOLUNUZ

Karadeniz'e ilk kez 2014 yılında turist olarak gidip, fahri Karadeniz’li olarak dönmüştüm. O kadar sevmiş, o kadar etkilenmiştim ki, aradan bir yıl bile geçmeden 2015 Haziran’ında tekrar gittim. Geçen sene söylentileri dolaşıyordu ama ihtimal vermemiştik. Bu yıl, o yere batasıca “Yeşil Yol Projesi” kapsamında buldozerler, iş makineleri güzelim yaylalara girmişti bile. Yeşil Yol dedikleri proje ile Samsun’dan Artvin’e uzanan, toplam 2 bin 600 km’lik bir otoban yapılması öngörülüyor. Otobanla yaylaları birbirine bağlayacaklarmış. Otoban demek, beton demek, beton demek otobanın geçtiği yerlerdeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin zarar görmesi demek. Benzin istasyonları demek. Beş yıldızlı oteller, kitle turizmi demek. İnsan kalabalığı, araç kalabalığı, egzoz kokusu, balata kokusu, korna kirliliği, çöp demek. Yeşil Yol ile ilgili rivayetler türlü çeşitli. İşin iç yüzünde madencilik faaliyetlerinin rahatça hayata geçirilmesi de var deniyor. 
Foto: İnternet
 Yeşil Yol’u niye istemiyoruz ?

İlk olarak ben ve benim gibiler, yaylaları yürüyerek keşfetmeyi seviyoruz. Büyük şehirlerde her an iç içe olduğumuz insan kalabalığından, trafik sıkışıklığından, araçlardan, gürültüden, betondan uzaklaşmak, taze bir soluk almak, gözümüzü yeşile bakarak dinlendirmek, kafa dinlemek, huzur bulmak için yaylaya kaçıyoruz. Evet, bildiğiniz kaçıyoruz, hatta sığınıyoruz. Yaylaların patika yollarını, toprak yollarını seviyoruz. O daracık yollardan transit tipi araçlarla kıvrıla kıvrıla yukarılara tırmanırken, manzaranın nefes kesiciliğine tanıklık etmeyi seviyoruz. Yolun bir yanı uçurum diye yüreğimiz ağzımıza gelirken bir yandan, bir yandan da manzara karşısında çocuklar gibi sevinmeyi seviyoruz. 



 

Diyeceksiniz ki, ne kadar bencilsin. Yürümeyi sevmeyenler, yaşlılar, hastalar ne yapsın ? Onlar bu güzellikleri görmesin mi ? Bir kere, yaylalarda zaten yol var. Evet, topraktan, evet patika. Ama işlev görüyor mu, görüyor ! İsteyenler, o yollardan da çıkabilirler yaylalara. Haaa, 1 saatte değil de 3 saatte ulaşırlar, ama ulaşırlar. Güzel şeyler, emek ister. Ama günümüz insanı o kadar meşgul, o kadar yoğun, zamanı o kadar dar ki, hiçbir şeye emek harcamak istemiyor. Emek harcamadan her şeye konmak istiyor. Çözüm, asfalt yol yapmak değil, mevcut yolların bakımını yapmak, var olanı iyileştirmek olmalı.


İkincisi, konu sadece ben ve benim gibilerin bencilliği değil. Bir de, o yaylalardaki ormanlarda yaşayan yüzlerce, binlerce bitki ve hayvanın yaşama hakkı konusu var. Bu yaylalar, ormanlar, bir sürü bitkiye ve hayvana ev sahipliği yapıyor. Üstelik, bunların arasında “endemik” olduğu için, yani sadece ve sadece o bölgede yetiştiği için çok özel, çok önemli, çok değerli olan bitki türleri var. Fırtına Vadisi ormanları, biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli ve acilen korunması gereken 100 orman arasında yer alıyormuş. 



Güven İslamoğlu, Cnn Türk’teki Yeşil Doğa programında konuyu gündeme getirmiş. Orada ropörtaj yaptığı bir orman mühendisinin şu sözleri dikkate ve ciddiye alınmalı: “Bitkilerin yayılması bakımından, yaban hayvanları bakımından sorun var. Yollar, dereden betonlarla ayrılıyor. Hangi karaca, hangi çakal, hangi kurt, hangi ayı inip de dereden su içebilecek ? Milli parklarda yol ya da yaylalarda yol bir yatırım değildir. Tam tersi, Milli Parklar geleceğe ait bir yatırımdır.” 




Kendi yaşam hakkınıza saygı duyulmasını beklerken, diğer canlıların yaşama hakkına tecavüze kalkışmak, görmezden gelmek ne kadar ahlaklı sizce ? HES’lerle dereleri kuruttuğumuzda, Yeşil Yollarla ormanları bitirdiğimizde, nerede nefes alacağız söyler misiniz ? Nereye göç edeceğiz, nereye sığınacağız ? 
Ayder Yaylası Örneği
Karadeniz’e her yıl giden arkadaşlarım var. Ayder Yaylası örneğini verir dururlar. Artık oraya gitmediklerini, gitmek istemediklerini söylerler. Nedeni de, Ayder’in betonlaşması. Yolu asfalt olan Ayder’de, İstanbul trafiğini aratmayan bir trafik varmış.  Biz bu yaylalara trafikten, betondan, gürültüden, kalabalıktan uzaklaşmak için çıkmıyor muyuz ? Nefes alma yerlerimizi gün be gün yok etmeye çalışmak neden? Betonlaşma tehlikesi, sadece yaylalarda değil, deniz kıyısında, plajlarda da söz konusu üstelik. Kaş’ın birbirinden güzel, bakir koyları Kaputaş ve Hidayet’in Koyu da betonlaştırılıyor şu günlerde. 

Burası da yayla ! (Foto: internet)
Yeşil Yol ile yayla turizmi, yeni yeni başlayan eko turizm baltalanacak.  Biz şimdi yaylalara gittiğimizde, yayla evlerinde kalıyoruz. Misafir gibi hissediyoruz kendimizi müşteri gibi değil. Ama Yeşil Yol’dan sonra buralara yıldızlı oteller yapıldığında, yöre halkı nereden gelir elde edecek ? 
Karadeniz’in dereleri HES Projeleriyle bir bir kurutulurken, şimdi de ormanları Yeşil Yol Projesi ile yok olma riski altında. Bir sürü insan yazıyor, çiziyor, protestolar ediyor. Belki sesimiz duyulur. Bu inat projelerden vazgeçilir. İnsan her şeye karşın ümidini yitirmek istemiyor.  
 
Burası da Uzungöl (Fotoğraf: İnternet)
Neyse
“Turunun tek orneği” olan Endemik Tur ile gerçekleştirdiğimiz 5 günlük Rize yaylaları gezimizin ilk durağı Gito idi. Bulutların üstünde sallandığımız o masalsı salıncağın olduğu Koçira Pansiyon’da 2 gece kaldık. İlk gün Gito’nun görkemli manzarasını izledik, terasta Koçira’nın delileriyle sohbet ettik. 

Gito Yaylası. Koçira Pansiyon.
Koçira'nın Bulut Salıncağı

Yeşil Yol’a Hayır videosu çektik. Ertesi gün, Ambarlı Yaylası’na gittik. Geçen sene yürüdüğümüz parkuru yürüyecektik. Hedefimiz, göle ulaşmaktı ama yapamadık çünkü çok kar vardı. Karın bizi durdurduğu yerde öğle yemeği molası verdikten sonra köye geri döndük.  Biraz köyü gezip Koçira’ya doğru yola koyulduk.

Ambarlı'ya giderken
Ambarlı'ya giderken
Ambarlı'ya giderken
Ambarlı'ya giderken
Ambarlı Yaylası
Ambarlı Yaylası
Gito Yaylası
Koçira Pansiyon. Gito Yaylası
Gito
Maşallah !
Gito

Sonraki durağımız Çat Vadisi idi. Burada dere kenarındaki Toşi Pansiyon’da bir gece konakladık. Çat Vadisi’ndeki tüm yaylaları da yağış nedeniyle gezemedik. Arkadaşlar, "Neden bu mevsimde gidiyorsunuz. Haziran'da soğuk, yağışlı olur oralar" demişlerdi. Nitekim yağışlıydı da. Ama hiç pişman olmadım Haziran'da gittim diye. Karadeniz'in sisli, bulutlu, yağışlı hali de görmeye değerdi. Fantastik bir film setinde gibi hissettim kendimi hep. Orman içindeki patikalarda yürürken, aniden önüme Frodo ya da Gandalf çıkacakmış gibi hissettim ki, harika bir histi. =)

Çat Vadisi
Çat Vadisi
Çat Vadisi
Çlanç Köprüsü
Çlanç Köprüsü
Çlanç Köprüsü
Çlanç Köprüsü

Çlanç Köprüsü'nden

2 gece de Pokut Yaylası’nda Doğa Konukevi’nde kaldıktan sonra bu senenin ilk Karadeniz macerasını istemeye istemeye sonlandırdık. 

Pokut Yaylası
Pokut'dan Sal Yaylası
Sal'dan Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası

Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası
Pokut Yaylası. Doğa Konukevi
Sal Yaylası

“Şehirse şehir gibi olsun, dağ ise dağ gibi olsun. Yaylada asfaltın ne işi var” diyor bir Karadeniz’li teyzem. Yazıktır, günahtır. Gelin, adı yeşil kendi kapkara olan bu Yeşil Yol inadından vazgeçin beyler. Mevcut yollar iyileştirilse yeter diyor gerçek Karadenizliler ve fahri Karadenizliler.

Gito
Gito
Gito'ya doğru
Çamlıhemşin. Çinçiva.
Ambarlı Yaylası

Ambarlı Yaylası
Ambarlı Yaylası
Ambarlı Yaylası
Ambarlı Köyü

Çiçekli Yayla
Amlakit Yaylası






 


Amlakit Yaylası
Amlakit Yaylası
Tirovit Yaylası

Sevda Yolu

Çinçiva
Küşüve Köyü
Küşüve Köyü
Küşüve Köyü
Tirovit Yaylası


3 yorum: